“Büyük Düşünmek Zamanı” başlıklı yeni kitabımda; Strateji, Liderlik ve Pazarlamanın ne olduğunu ve Aile şirketlerinin sağlıklı ve sürdürülebilir büyümesi için bu üçlünün nasıl aynı hedefe odaklı olarak yönetileceğini anlatıyorum. Bu konunun Aile şirketleri için yaşamsal önemde olmasının bir kaç nedeni var. İlk neden “Ailenin ihtiyaçları” ile ilgili. İlk kurduğunuzda Aile şirketiniz sizi ve eşinizi “idare edecek” geliri temin etti ise mutlu olursunuz. Sonraki nesillerde aile giderek kalabalıklaşır. Eğer ailenin büyümesine paralel işiniz de büyümüyorsa, her nesilde “Kişi başına ciro” düşüyor demektir. Pastanın küçülmesi sıkıntılar getirebiliyor. İkinci neden “Ölçek” ile ilgili. Avrupa Aile şirketlerinin bizim Aile şirketlerimizden %80 daha fazla satış yaptıklarını ve %10 daha az insanla çalıştıklarını, TAIDER ve European Family Business Barometer araştırmalarını kıyaslayarak tahmin edebiliyoruz. AB pazarındaki rakiplerin yarısı büyüklüğündeyiz ve kişi başı verimliliğimiz düşük. Eşit büyüklükte olmak ölçek ekonomisi açısından gerekli. Ölçek olmadan dış pazara açılım, yenilik yapmak, yetkin insanlarla çalışmak gibi alanlarda sıkıntılar olabiliyor. Üçüncü neden “Momentum” ile ilgili. “Küçük olunca risk de küçük”, “Borcumuz yok, büyümek için yeni kaynak lazım, borçlanamayız” “Küçük olsun, bizim olsun” ve benzer düşüncelerde olanlar zor günlerden geçildiği için çoğalıyor. Ancak işimizin “Momentum” diye bir konusu vardır. Pedalı çevirmezseniz, bisiklet yavaşlar ve düşersiniz. Bir şirketin mevcut durumunda sabit kaldığını pek görmedim. Ya büyürsünüz ya küçülürsünüz. Büyümezseniz muhtemelen küçülürsünüz. Bazı rakipler ise işlerini büyütür, birim maliyetlerini düşürür ve erişimlerini artırırlar. Onlar büyüdükçe siz yavaş yavaş dezavantajlı hale gelirsiniz. Dördüncü neden sizin aynanız olan “Çalışanlar” ile ilgili. Siz geride durursanız çalışanlarınız daha da geride dururlar, ay sonunda maaşa oynarlar. Sürekli aynı şeyler yapılmaya başlar. Yeniliklere karşı atalet artar. Motivasyon düşer. İyiler gider. Şirket “vasat” insanlar topluluğu haline gelir. Vasat insanlar ile vasat sonuçlar alırsınız. Ama rakipler yerinde saymaz, vasata oynamaz ve saldırırlar. Onlar avcı, siz av olursunuz. Çok güvendiğiniz ürünlerde, güçlü olduğunuzu düşündüğünüz pazarlarda vurulmaya başlayınca “Geri dönüşü olmayan nokta” geçilebilir. Küçük kalarak daha fazla risk alıyor olabilirsiniz. Beşinci neden “yapabiliyorken yapmak” ile ilgili. Şirketlerimizi risk alıp, dün gördüğümüz bir fırsata yönelik kurmuştuk. Çok çalışıp bir yerlere getirmiştik. Eski fırsatlar hem küçülüyor, hem çok kalabalıklaşıyor. Bir örnek olsun diye söylüyorum, uzaktan çalışma bu kadar artarken hala şirketlere otobüsle personel servisi işinde ısrar ediyorsanız, bu yaklaşım sizi zorlayabilir. Konfor alanınızın dışında da olsa yeni gelişen alanlara bakmalısınız. Dünyada bunca değişim olurken yerinizde durmakta ısrar etmek muhtemelen yeni dünyadan kopmaya yol açar. Bu gün işinizin sağlığı yerindeyken değişim mümkündür. Ama yerinizde sayıp “zayıfladıktan” sonra değişmek muhtemelen çok zor olacaktır. Darwin diyor ki; “Şartlar değişince daha iyi uyum sağlayan ayakta kalır, uyum sağlamada geciken yok olur.” Dikkat edin, yenidünyanın dışında kalmayın. Henüz zaman varken konfor alanınızdan çıkın. Sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme tarafı ise başka bilinmezlikler ile doludur. Şirketinizi nesiller boyu sağlıklı olarak nasıl büyütebilirsiniz? Dünya devi markalar ile nasıl rekabet edebilirsiniz? Dış pazarlarda nasıl tutunup serpilebilirsiniz? Taşeron olmaktan çıkıp nasıl bir “Global Marka”, nasıl bir “Gizli Şampiyon” olabilirsiniz? Bunların hiçbiri kendiliğinden olacak kolay işler değildir. Şirketlerimizin bazılarının büyümeden uzak durmalarının nedeni de bunları nasıl yapacaklarının belirsizliği olsa gerek. Yeni kitabımda bunların nasıl yapıldığı konusunda okuduklarımı, gördüklerimi, yaptıklarımı ve çalıştığını bildiklerimi bir araya getirdim. Tüfek ile ateş ederken, Göz-Gez-Arpacığı üst üste çakıştırmanız gerekir. Başka türlü hedefi vuramazsınız. Tüfeğin birçok başka parçası da vardır ama hedefi vurmak hepsinden önce, “Göz-Gez-Arpacıktan” geçer. Şirketin başarısında da etkili olan birçok konu vardır. Ancak bunların hiç birisi; strateji, liderlik ve pazarlamanın üst üste aynı hedefte çakıştırılması kadar önemli değildir. Bu üçlü tek bir noktaya odaklanmazsa, hedefi vuramazsınız. Aile işletmenizi de nesiller boyu büyüyen bir rotaya sokmak istiyorsanız “Strateji-Liderlik-Pazarlama” üçlüsünü bütünsel yönetip, tek bir hedefe doğrultmalısınız. Tabi şartlar değiştikçe bu üçlüyü de sürekli güncellemelisiniz. Rüzgâr artıyorsa rüzgâr tarafına doğru nişan alırsınız. Uçağa ateş edecekseniz, şu an olduğu yerin ilerisini hedeflersiniz. Strateji, Liderlik ve Pazarlamayı önce ayrı ayrı iyi anlamak gerekir.Daha sonra bu üçlüyü tek hedefe odaklamalısınız. ”Büyük Düşünmek Zamanı” kitabımın sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme yolculuğunuzda yol arkadaşınız olması dileği ile keyifli okumalar diliyorum.